Hırvatistan’ın Adriyatik’deki incisi Dubrovnik, Budva’dan 90 km mesafede olmasına rağmen dar ve virajlı yollar nedeniyle ancak 3 saatte varabildik. Budva ve Kotor’dan alışık olduğumuz muhteşem doğa bizi artık şaşırtmıyor.
Arabayla seyahat etmenin en güzel tarafı konaklayacağınız yeri şehrin dışında seçebiliyor olmanız. Biz de Dubrovnik’e girmeden şehrin dışında deniz manzaralı çok güzel bir ev kiraladık. Eve yerleşip bir an önce Dubrovnik’i gezmek için acele ediyoruz. Şehre yaklaştığımızda Karadağ’dan da aşina olduğumuz eski şehir tüm heybetiyle karşılıyor bizi. Ancak bu eski kent bayağı şehir içinde insanlar yaşıyor. Diğerlerine benzemiyor.
Old Town, Dubrovnik’in kalbi, inanılmaz kalabalık aracı park etmek için yoğun uğraş veriyoruz. Bir kaç kez giriş yerini pas geçip dolanıyoruz sonunda yakın bir yerde katlı otopark bulup park ediyoruz. Eski şehre inen daracık taş yolun iki yanında duvarların çiçekle bezenmiş hali de insanın içini açıyor.
Orta Çağdan fırlamış bu şehri görmek için adeta koşarken yağmura yakalanıyoruz. Üstelik karnımızda aç. Hemen yakında ekmek arası köfte satan büfe tarzı bir yer var cevapcici yazısını görünce dalıyoruz içeri ekmek arası köfte yaptırıp, kah ayakta kah oturarak çevremizi seyrede seyrede karnımızı doyuruyoruz.Özellikle Kerem karnı doyunca keyifleniyor. Yalnız Hırvatlar alışverişte para konusunda çok milliyetçi kendi paraları dışındaki (euro, dolar) çoğu yer kabul etmiyor.
Eski Kente girmek için bir kaç kapı var giriş kapıları oldukça kalabalık. Game of thrones dizisinin bazı bölümlerinin çekiminde buranın kullanılması ilgiyi artırmış dizi çekimlerinin yapıldığı yerleri rehber eşliğinde görmek için özel turlar var.
Eski kentin en yoğun ve gözde caddesi stradun’a açılan PİLE kapısından şehre giriyoruz.
Old Town dört bir yanı 15.yy dan kalma devasa surlarla kaplı. Rönesans ve barok mimarisiyle yapılan eserlerin 13.yy dan günümüze kadar gelmesi insanı şaşırtıyor.
1365 yılında Osmanlı himayesi altına giren kent vergi ödeyerek özerkliğini korumuş. Raguza adıyla 1815 yılına kadar sürmüş Osmanlı egemenliği, daha sonra önce Fransız sonra Avusturya’ya bağlanmış.1991 yılında çıkan iç savaş sonunda Sırplar tarafından büyük hasar verilen kent, daha sonra yenilenerek eski haline tekrar kavuşmuştur. Yakın tarihte yaşanan iç savaş ve sonrasında bağımsızlığını kazanan Hırvatlar, bağımsızlığın önemini her dilde vurguluyorlar.
Stradun caddesi boyunca cafeler, restaurantlar, sanat galerileri alışveriş yapmak için insanı cezbeden birçok mağaza var. Ayrıca çeşmeler kiliseler ve bir dolu heykeller de mevcut.
Şehirde ana caddeden girilen bir çok dar sokak var bu sokaklarda kayboluyorsunuz ve ilginizi çekecek bir şeyler mutlaka buluyorsunuz.
Caddenin bitiminde limana çıkıyorsunuz. Burası da görülmeye değer
Bu bölgede bir çok ada var buradan adalara tekne turları da yapılıyor.
Kendinizi orta çağda ya da bir film setinde hissediyorsunuz. Zaten merdivenlerden çıkarken aklımızda hep game of thrones. Gezilip görülmesi gereken olağanüstü bir yer .
Ancak şunu da belirtmekte fayda var çok aşırı pahalı bir kent özellikle dizi çekiminden sonra turist sayısı artınca fiyatlarda fırlamış. Old Town’dan sonra arabaya binip şehri turluyoruz.
Geri kalan yerlerde görülecek kayda değer bir şey yok belki şehrin tepesinde Napolyon tarafından yaptırılmış kale görülebilir buraya çıkan teleferikler var.
Dubrovnik gezimizi market alışverişi ile tamamlıyoruz. Güzel bir akşam yemeği yedikten sonra ertesi gün Mostar gezimiz için erkenden uyuyoruz.