OHRİ
Makedonya yolları hem dar hemde bozuk saatte en fazla 60 km hızla gidebiliyorsunuz ancak yemyeşil manzarası yolculuğu çekilir hale getiriyor.
Planladığımız gibi akşam 20:00 saatlerinde Ohri’ye varıyoruz. Şehre hakim bir tepede kiraladığımız eve gittiğimizde ev sahiplerinin sıcak ilgisiyle karşılaşıyoruz. Türkçeyi çat pat konuşabiliyorlar ingilizce ye ise hakimler anlaşmak zor olmuyor. Ev göl manzaralı burada epey keyifli 2 gece geçirdik.
Ohri turistik bir şehir olmasına rağmen çok sakin. Şehirde trafik ışığı yok ama trafik yine de düzenli otopark sorunu yok, misafirleri daha çok Türkiye’den. Aynı adı taşıyan göl çok berrak Avrupa’nın en derin gölü olduğu söyleniyor. hem Ohri hem göl UNESCO dünya mirası listesinde yer alıyor. Küçük bir şehir olduğu için her yere yürüyerek ulaşılabiliyor.
Şehirde çok sayıda cami ve kilise var. Evlerin mimarisi Safranbolu evlerine benziyor. Caddeler taş döşeli ve çok temiz.Burada gezerken çok sayıda Türk markasına ve mağazasına rastlayabilirsiniz. Fiyatlar normal çok pahalı değil ancak Makedonya’nın diğer şehirlerine oranla pahalı. Motorin 0,98 EUR Türkiye’de 270 TL ye dolan depo burada 185 TL ‘ye doluyor.
Ohri’deki 1.günümüz çarşıyı gezmekle başlıyor zaten çok sürmüyor. çarşının bitiminde şehrin her tarafından görülebilen Samuel kalesine çıkan yola sapıyor ve yine kısa sürede kaleye çıkıyoruz. Kaleye çıkan yol kale’den daha çok ilgimizi çekiyor.
Kalede bir müddet Ohri’yi seyrettikten sonra hemen surların altında Antik Tiyatroyu görebilirsiniz. MÖ 200 lere dayandığı söylense de sadece alt bölümleri orijinal gibi ,halen festivallerde kullanılıyor.
Antik Tiyatro da bayağı bir fotoğraf çektikten sonra buraya çok yakın olan ve daha önce cami olarak kullanılan Ayasofya kilisesine şöyle kısaca bakıp geçiyoruz. Kiliseler çok ilgimizi çekmiyor belli ki..
Kiliseden inerken eski usullerle kağıt yapan bir atölyeye uğruyoruz. National Workshop For Handmade Paper (Lupco Panevski). Kağıdın yapım aşamalarını gördük kağıt kokusunu içimize çekip, bu kağıtlara basılmış hediyelikler aldık.
Göl kıyısında yürüyerek bir tepenin üstünde göle nazır Aziz Yuhanna Kilisesi’ne çıktık. Kaneo gölü sahilinde sarp kayalık alanda göle hakim bir arazide bulunan kilise 13.yy da inşa edilmiş.
Manzarası ve görkemli yapısının yanında kilisede çekilen “Before the Rain” filmde burayı ilgi odağı haline getirmiş.
Kiliseden inince şehre kısa bir tekne gezisiyle dönüyoruz. Gölün çevresinde ki yemyeşil doğa rengini berrak sulara vermiş. Tekne yavaş yavaş yol alırken görülen manzarayı seyre doyamıyoruz.
Şehirde dolaşıp damak tadımıza uygun yemekler yiyoruz. Türk lokantaları da epey var. Akşam da güzel bir sofra kurup “uzo” kadehlerimizi muhteşem manzarası ile bizi mest eden ohri ya da ohrid’e kaldırıyoruz.