Gezimizin ilk durağı Belgrad’a gitmek üzere Sofya’dan çıktıktan sonra yaklaşık 2,5 saat sonra Dimitrovgrad ‘da sınıra vardık. Sırbistan gümrüğünde yaklaşık 1 saat bekledik. Bulgar çıkışında ve Sırbistan gümrüğündeki görevliler bizi Türkçe selamladı Türkçe uğurladı sorunsuz geçtik hakikaten çok kibarlar.
Niş’e kadar yollar bölünmemiş ama Sırbistan yolları nispeten daha iyi.
Niş’de otobana girdik. Yol üzerinde bir çok Türk restaurant gördük.
Burada vignette yok otoban çıkışında gişeler var. Belgrad’a girdiğimizde gişelerde 6,5 euro ödedik.
21:30 da Belgrad’a vardık kalacağımız Hotel Zeder Garni’ye yerleştik. Gayet güzel bir oteldi. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra Belgrad’ı gezmek üzere otelden ayrıldık
Yugoslavya başkentinden Sırbistan başkentine kanlı bir geçiş yapmış şehir yine de o dönemin ihtişamını yansıtıyor. Gayet planlı bir şehir. Doğa katledilmeden de şehirleşme olabiliyormuş.
Eski şehre doğru giderken Kızılyıldız’ın salonunu görmek de ayrı bir heyecanlandırıyor.
Tuna’nın ikiye ayırdığı şehrin tarihi kısmında Tuna’nın Sava nehri ile kesiştiği yerde yer alan Kalamegdan kalesi aynı zamanda doğa parkı, manzarası muhteşem.
Kalenin tarihi milattan önce 3.yüzyıla dayanıyor. 1521 yılında Osmanlı egemenliğine geçen ve 400 yıl süren bu dönemden geriye kalan çok az eserden biri de kalede ki Damat Ali Paşa’nın da türbesidir.
Kalemegdan manzarasının yanında yürüyüş yapmak dinlenmek için de ideal bir yer.
Kalemedgan’dan çıktıktan sonra başlayan Knez Mihailova caddesi de şehrin turistik yerlerinde biridir.
İstanbul’un bir zamanlar simgesi olan troleybüsler halen Belgrad’da ulaşımın önemli bir ögesi
Çağdaş Sanatlar Müzesi, Nikola Tesla Müzesi,Aziz Sava kilisesi , Belgrad’da gezilecek yerler arasında ama biz zamanımız olmadığı için buraları gezemedik. Artık başka bir zamanda diyerek KFC de yediğimiz öğle yemeğinden sonra Budapeşte’ye gitmek üzere Belgrad’dan ayrıldık.