Tatil planımız Almanya’dan sonra Strasbourg üzerinden İsviçre’ye geçmekti . Ancak Almanya’da biraz da akrabaların tavsiyesi ile güzergahı değiştirip Romantik yol üzerinden İsviçre’ye geçmek için sabah erkenden yola çıkıyoruz. Hedefimiz adını bir türlü telaffuz edemediğim Neuschwanstein Şatosu.
Yol çalışmaları nedeniyle Stuttgart- Münih yolunda ağır aksak ilerlerken bunalıyoruz. Ancak Ulm ‘den sonra içinde bulduğumuz manzara başka bir dünyaya ait sanki.
Bavyera eyaletinde ,Würzburg’dan başlayıp ,güneye doğru giden ve Füssen’de son bulan güzergaha ‘’ Romantik Yol ‘’ adı veriliyor. Çiçekli evlerden oluşan köyleri , gölleri şatoları ile uçsuz bucaksız yemyeşil ovaları dağları ile romantizmin dibine vuruyoruz.
Yolculuğumuz her ne kadar manzaradan dolayı keyifli geçse de şatoyu görmek için sabırsızlanıyoruz.
Şatoyu gördüğümüz ilk anda arabayı durdurup uzaktan seyredip fotoğraf çekiyoruz. Sanki masallardan fırlamış gibi tek kelimeyle gerçeküstü
Swangau kasabasında, iki göl arasındaki sarp kayalıklardan oluşan tepeye Kral Ludwig tarafından, yaptırılan Neuschwanstein Şatosu , ‘’Romantik Yol’’un incisi diyebiliriz.
Swangau küçük bir kasaba ancak beklediğimizden çok ziyaretçisi var. Arabayı park etmek için biraz uğraşmamız gerekti.
Şatoya çıkmak için yürüyebilir, otobüslerle veya son derece keyifli atlı arabalarla tepeye ulaşabilirsiniz. Biz otobüsü tercih ettik yürümek zor geldi.
Yaklaşık 10,15 dakika süren bir yolculuktan sonra ulaştığımız tepeden çam ağaçların arasından yavaş yavaş belirmeye başlayan masallardan fırlamış yapıya doğru yürüyoruz.
Walt Disney’e de ilham kaynağı olan şato’nun mimari tarzı, konumu ve manzarası insanı büyülüyor. Şaşkın heyecanlı ve hayranlıkla şatoya bakıyoruz.
Neuschwanstein Şatosu dendiğinde akla tabi ki Bavyera Kralı II.Ludwig geliyor. Fazla uzun olmayan hazin hayat hikayesi şato kadar ilginç ve etkileyici. Kimilerine göre deli kimilerine göre bir masal kahramanı. Prusya Prensi olan II.Ludwig’in gençliği Swangau’da geçmiş. Doğal bir cennet olan Swangu’da kalabalıklardan mütevazi bir hayat süren Ludvig, Fransız Versailles Sarayının ihtişamını ve hayranı olduğu Wagnerin müziğindeki estetiği bu şatoda birleştirmiş.
Daha şatosunda bir ay bile oturamadan ,ülke kaynaklarını gereksiz bir şatoya harcadığı düşünülen genç kral kendi bakanları tarafından akli dengesi bozulduğu gerekçesiyle Stranberg gölü üzerindeki berg şatosunda sıkı gözetim altına alınmıştır. Aynı yıl Stranberg gölünde doktoru ile birlikte nedeni hiç anlaşılamayan bir şekilde ölü bulunmuştur.
Şatodan seyredilen manzara ise bambaşka bir dünyada olduğumuz hissini uyandırıyor.
Romantik Yol’da bulunan bir diğer önemli şato ise Hohenschwangau Şatosu’dur. Neuschwanstein Şatosu ile kıyaslandığında mütevazı kalsa da, Hohenschwangau Şatosu Romantik Yol’un sembol yapılarından biridir. Bu şatoyu Neuschwanstein Şatosundan kuş bakışı izlemekle yetiniyoruz.
Neuschwanstein Şatosunun içini gezmek için çıkmadan bilet almak ve belirtilen saati beklemek gerekiyor. Çok sıra olduğundan saraya dışarıdan bakmakla yetindik. Otobüsle geldiğimiz yolu yürüyerek indik.
Biraz alışveriş yaptıktan sonra bu masal diyarından başka bir masal diyarı İsviçre’ye gitmek üzere ayrıldık.