Milano

Lugano’dan çıkıp Milano’ya doğru harekat ediyoruz. Ancak buraya gelmişken como gölünü görmeden gitmek olmaz deyip bir müddet Lugano gölü kıyısında yol alıyoruz. Karnımız acıkınca durup gölün kıyısında bir nevi piknik kuruyoruz. Bu arada aracın plakasını görüp heyecanla yanımıza gelen iki kişiyle bir müddet sohbet ediyoruz. Burada otelde çalışıyorlar. Kendi dillerinde en azından bildikleri dilden ama illa ki aynı kültürden insanları görmek çok mutlu ediyor onları. Memleket hasretini hissediyoruz yüzlerinde.

20160711_123705

Dar ve sarp yollardan oluşan  bu güzergah da ki manzara mest ediyor insanı. Sağımızda masmavi göl solumuzda yeşilin her tonuyla dağlar ormanlar ovalar tepeler. Seyrine doyamadan Como’ya varıyoruz.

20160711_132314_HDR

20160711_130209_HDR.jpg

Arabayı park edip dışarıya çıktığımızda bunaltıcı bir sıcakla karşılaşıyoruz. Ancak Alp dağları eteğinde muhteşem manzarası ile Como gölünü görünce sıcağı unutuyoruz bir an. Fotoğraf makinesinin sarjı yok buna hayıflanıyoruz. Ama bu  doğa harikası gölü ve çevresini hiç bir fotoğraf karesi gözlerimizle gördüğümüz gibi güzel yansıtamaz.20160711_141849

Göl kenarında biraz yürüyüp yoruldukça banklarda oturup manzarayı seyredip dinleniyoruz20160711_142908

20160711_142905

Como gölü etrafında kurulup gelişen Como şehri beklediğimizden daha büyük caddeler kalabalık evler şaşırtıcı derecede lüks. Marinası ile  bodrumu andırıyor. Ancak biz bir kaç saat gezip Milano’ya doğru harekat ediyoruz.

20160711_143149

Bir saatlik bir yolculuktan sonra Milano’ya varıp doğru otele gidiyoruz.

IMG_4382

Aracı otelin otoparkına park edersek otopark ücreti vermemiz gerektiğini söylüyorlar ancak rezervasyonda free olduğunu belirtmişlerdi. Kısa süren bir tartışmadan sonra haklı olduğumuzu kabul ettiler. Otele yerleşip duş aldıktan sonra metroya binip duomo meydanına bir aktarmadan sonra kısa sürede ulaşıyoruz. Metrodan çıktığımızda daha önce fotograflardan gördüğümüz Duomo Katedrali tüm ihtişamıyla karşımıza çıkıyor.

IMG_4385

Yapımına 13.yy da başlanıp 19.yy tamamlanan gotik tarzı bu devasa katedral üzerindeki kuleleri ve binlerce heykeliyle görülmeye değer.

20160711_190722

Katedralin adını aldığı meydan her milletten cıvıl cıvıl insanlarla hoş bir atmosfer yaratıyor.

IMG_4434

Katedral ziyaretçilere açık özel bölümler hariç ücretsiz. Ama biz dışını daha ilginç bulduğumuzdan pas geçip çevresinde turluyoruz.

IMG_4432

Douma Katedralinin hemen yanında yine ünü ülke dışına çıkan ve mimarisiyle büyüleyen Galleria Vittorio Emanuele II isimli  bir alış veriş merkezi.

IMG_4478

Tavanı camla kaplı devasa bir pasajı andıran yerin, zemininde rengarenk mozaikler var. En ünlü markaların yer aldığı mağazalar, alışveriş tutkunları için adeta bir cennet. Biz daha çok yapının güzelliğine odaklanıyoruz.

IMG_4493

Galleria dan, ünlü La scala tiyatrosu ve Leonardo Da Vinci’nin heykelinin bulunduğu  alana çıkıyoruz. Milano denince Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosu akıllara gelir. Dominiken Santa Maria della Gracia kilisesindeki yemekhane duvarında asılı bu tablo UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeymiş.

IMG_4504

Milano İtalya’nın Roma’dan sonra en büyük kenti ancak diğer İtalyan şehirlerine nazaran tarihi ve  sanat eserleri ile değil daha çok moda ve tasarımın merkezi olarak anılıyor. 4, 5 katlı tarihi binaları dar ve tertemiz sokakları  düzenli trafiği ilk başta göze çarpıyor.

IMG_4519

IMG_4516

İtalya denince akla hemen pizza ve spagetti geliyor tatmamak olmaz. Bizde Piazza Del Duomo Meydanı yakınlarında güzel bir restaurantta  spagetti yiyerek gezimizi sonlandırıyoruz. Yorgunluğa sıcak da eklenince artık gezmek işkence halini alıyor. Metroyla tekrar Otele dönüyoruz. Yalnız Metro hatlarında giden trenler çok eski istasyonlardan geçerken sanki hapishaneye giriyoruz hissine kapılıyoruz. Prag metrosunda turnike bile olmadığını düşünürsek bu kadar tedbir şaşırtıyor bizi.